Herkese merhaba. Seyahate ve farklı şeylere ilgi duyan insanlar olduğumuzu düşünerek bugün size farklı bir mimari yapı olan dans eden evi anlatacağım. Yurt dışı mimarisini az çok hepimiz biliyoruz. Mimari özelliklerin ülkeler arasında değiştiği hatta şehirlerde bile farklılık gösterdiğine şahit olmuşuzdur. Ama dans eden ev bu akımlara ve özellikleri barındırmadan kendi başına bir ikonik yapı haline gelmiştir.
Dans eden evin tarihçesi
Dancing Building şüphesin Prag’ın en önemli simgelerinden biri. Yapımı 1994 yılında Mimar Frank Gehry ve Vlado Milunic tarafından başlandı. Ve 1996 da inşaat sona ermiştir.
Peki bu dans eden evin hikayesi ne?
Dans eden evin bulunduğu arazide II. Dünya savaşına kadar Rönesans akımı etkilerini gösteren bir bina bulunuyormuş. Bu bina II. Dünya savaşında yıkılınca oraya daha modern bir yapı yapmaya karar verilmiştir. Ancak mimarlar arazinin küçük olduğunu vurgulayıp teklifi reddetmişler. Son olarak Frank Gehry ‘e teklif götürülmüş ve Frank Gehry teklifi kabul etmiş. Prag için ikonik bir yapı yapmak istemiş. Bu yüzden çalışmalarına şehrin hakim olduğu gotik ve barok mimariden sıyrılarak başlayan Gehry başka bir dünyadan gelmiş gibi duran Dans Eden Ev’in ilk adımlarını atmış.
Tasarımın en büyük ilhamı takma adından da anlaşılacağı gibi ‘’DANS’’. O zamanın dünyaca ünlü dansçı çifti olan Fred Astaire ve Ginger Rogers ‘ın dans figürleri yapının ikonik bir hal almasının en büyük etkenidir.
Ek olarak Gehry küçük arazi sınırlarını en iyi şekilde kullanmıştır. Kullandığı malzemeler ve nehrin uzantısını da tasarımına yansıtarak bir betona hareket ediyormuş etkisini veriyor. Ve adını bütün dünyaya duyuran bir başarı hikayesini yazıyor.. Hepimiz yapıların sadece yatayda ya da düşeyde paralel şekilde ilerlediğini düşünürüz. Ama bu yapı bize asla olamaz dediğimiz şeylerin bile yapılabileceğini göstermektedir.
Yapı ilk inşa edildiğinde şehrin mimari özelliklerine karşı geldiği söylemiş. Sürekli tartışmalara yola açsa bile sonralarda çok fazla dikkat çekmiştir. Bu nedenle Prag’ın en önemli simgesinden biri olmayı başarmıştır.
Tüm bu bilgileri havuzumuzda toplarsak eğer ne kadar yanlış olduğu düşünülse de Gehry’nin yaptığı sıra dışı tasarım onu ve şehri ön plana çıkarmayı başarmıştır. Yapılan tasarımın diğer yapılarla aynı malzemelerle inşa edilmesine rağmen çok farklı ve hareket ediyormuş etkisi oluşturması tamamen tasarımcının hayal gücü ve başarısındandır. Sabit fikirlerden uzak durmayıp diğer yapılar gibi şehrin tasarımına uygun bir yapı inşa edilseydi şu an Prag’da ikonik bir simgeden bahsediyor olamazdık. Bu yüzden inandığımız her şeyi en güzel şekilde yapma ümidiyle
Yazar: Ayşe Nur Yıldız
Sınır tanımayan yapılar: Dans eden ev yazımda umarım merak ettiğiniz sorulara cevap olmuştur. Unutmayın güzel bir seyahat geçirmek istiyorsanız hazırlık her zaman iyidir. Yazıyı sonuna kadar okuduğun için teşekkür ederim.
Keyifli seyahatler dilerim…
Seyahatlerim hakkında daha fazla yazıya ulaşmak için buraya tıklayın.
Merak ettikleriniz ve sormak istedikleriniz yorum kısmına bırakabilirsiniz.