Avrupa Birliğinin ve Belçika’nın başkenti Brüksel her yıl binlerce turisti kendine çekiyor. Bu yazımızda iki günlük mini bir seyahatte Brüksel’i keşfedeceğiz.
Yürüyerek bu şehri keşfetmek istiyorsanız Grand Palace adı verilen şehrin kalbinin attığı meydana yakın olmanızı tavsiye ediyoruz. Bu meydandan başlayan 15 dakikayı geçmeyen kısa yürüyüşlerle şehirdeki tüm turistik yerleri keşfedebilirsiniz. Dolayısıyla biz de iki günlük turumuz için rotamızı Grand Palace’dan başlatıyoruz.
İLK GÜN
1. Grand Palace
Burası inşa edilirken Fibonacci oranı göze alınmış ve yapıyı gördüğünüzde bunu hissediyorsunuz. Grote Markt olarak da bilinen Grand Palace şehrin en hareketli ve cazibe noktalarından biri. Birçok turistik noktaya yakınlığıyla ,şehrin popüler restoran,kafe ve barlarını barındırmasıyla özellikle turistlerin odak noktası. Fakat buradaki yeme içme mekanlarının şehrin diğer mekanlarına kıyasla pahalı olduğunu unutmayın.
Brüksel Belediye Binasını da barındıran bu meydan aynı zamanda şehrin en fotojenik mekanlarından biri. Birçok tarihi ve yükselen gotik mimarı yapılarıyla sarmalanmış bu meydanın hem de UNESCO Dünya Mirası Listesinde olduğunu belirtmek isteriz.
(İnsanların uğur getirdiğine inandığı Everard Heykeli de burada yer alıyor. Heykele dokunarak kendinizi hem yerel hem turist hissedebilirsiniz )
Belçika’nın meşhur sokak lezzetlerinden patates kızartmasını denemek isterseniz oldukça popüler bir mekan olan Frtiland’I tercih edebilirsiniz. Aynı zamanda Grand Palace’a oldukça yakın bir konumda yer alıyor. (Sossuz patates kızartması 3 euro ama soslu seçenekleri 4 euro. Ve burada kredi kartının geçerli olmadığını bilerek giderseniz sorun yaşamayacağınızı belirtmek isteriz.)
Yine Belçika’nın ünlü sokak lezzetlerinden waffleı tatmak istiyorsanız Grand Palace’a yakın Le Funambule’yi tercih edebilirsiniz. (Biraz önce bahsettiğimiz Fritland’ın hemen dibinde yer alıyor.) Fiyatları sizin seçeneklerinize göre değişse de ortlama 3.5- 6 euro arasında seyrediyor.
2. Manneken Pis
Brüksel’in simgelerinden biri olan İşeyen Çocuk Heykelini ziyaret edebilirsiniz .Dünya çapında meşhur bu heykel 1618 yılında olduğu yere yerleştirilmiş ve sadece 61 cm boyutunda. Döneme göre düzenlenen etkinliklerle şekil alan bazı kostümler, heykele giydiriliyor. Eğer bu kostümlere ilginiz varsa heykelin yer aldığı sokakta bu kostümlerin sergilendiği bir müze de mevcut.
Brüksel denince akla gelen lezzetlerden biri de kuşkusuz bira. Şehrin popüler mekanlarından olan Poechenellekelder ‘de farklı bira lezzetlerini deneyebilir hem de içi kuklalarla dolu olan mekanda fotoğraflar çekebilirsiniz.
3. Place Royal
Brüksel Kraliyet Saray resmi bir devlet dairesi. Kraliyet ailesi burada yaşamıyor ama bu yapıyı dışarıdan görmenizi tavsiye ediyoruz
4.Parc de Bruxelles
Brüksel Parkı şehrin en büyük parkı. New York’taki Central Park’ın Belçika versiyonuJ Gerek peyzajı yeşilliği, nezihliği ve şehri daha iyi gözlemlemek için bana kalırsa kesinlikle uğranması gereken noktalardan biri.
Parkın içinde Woodpecker adında minik bir mekan var. Gençler burada keyifli vakit geçirip farklı biraları tadıyorlar.
5. St Micheal and St Gudula Cathedral
Kraliyet düğün ve cenazelerinin düzenlendiği katedral. Gotik ve görkemli mimarisiyle aynı zamanda Brüksel şehrinin genel atmosferine uyum sağlıyor.
6. Galeries Royales Saint Hubert
Eğer ilk gün içerisinde vakit arttırıp buraya uğrayabilirseniz diye bonus olarak yazıyorum. Burası lüks dükkanların olduğu bir alışveriş merkezi olarak düşünülebilir. Eğer alışveriş yapmak istiyorsanız buraya uğrayabilirsiniz.
Burada dünyanın önde gelen çikolatalarını bulabileceğinizi söylemeden geçmemek gerek. Hem bu ünlü pasajı gezip hem de Belçika denince akla gelen çikolata şölenine dahil olmak isteyenler muhakkak buraya uğrasınlar.
Brükseldeki birinci günü böyle planladık. Şehirdeki çizgi romanlara gönderme yapan çizimleri, şehre nefes olan mimariyi takip etmenizi öneririm.( Birçok çizgi roman karakterlerinin yaratıcılarının Belçikalı olduğunu biliyor muydunuz?) Bazen plandan çıkıp anı yaşamanın daha keyifli olduğunu hatırlatarak ikinci gün planımıza geçiyorum. İlk gün şehrin daha çok Old Town denen kısmında vakit geçirmiştik. Ancak ikinci gün ise bu alanın biraz daha dışına çıkıp daha çok çeşitli müzeleri ziyaret etmek üzere planladık. Birçok müzenin olduğunu ama sizin keyif ve ilgi alanlarınıza göre seçeneklerin değişebileceğini hatırlatarak ikinci güne başlayalım!
İKİNCİ GÜN
1.Cinquantenaire Parkı
Burası bir park ama aynı zamanda kraliyete bağlı müzeler topluluğu. Askeri ve donanma müzeleri ,otomobil müzesi, kültür sanat, tarih müzesi ziyarete açık.
2. Brüksel Doğa Bilimler Müzesi
Cinquantenaire Parkına yaklaşık 20 dk yürüme mesafesinde yer alan Doğa Bilimler Müzesi özellikle dinozor fosillerinin sergilendiği salonlarla oldukça dikkat çekici.
3. Parlamentarium
Brüksel Doğa Bilimleri Müzesi’nin hemen yanında Avrupa Parlamentosu yer alıyor. Parlamentonun ziyaretçiler için yer alan bölümünde ücretsiz olarak girip bilgi alabileceğiniz müze gibi bir alan var. Ziyaretçilere Avrupa Parlamentosu üyeleri hakkında bilgi veren hatta parlamentonun işleyişini anlatan bir multimedya cihaz veriyorlar. Aynı zamanda parlamento hakkında ekranlarda dijital sunumlar yapılıyor.
4. Mini Avrupa
“Birkaç saat içinde tüm Avrupa’yı ziyaret edebileceğiniz tek park.” gibi iddialı bir şekilde tanıtılan Mini Europe, sizi tatlı ve kısa bir yolculuğa çıkarıyor.
5.Atomium
1958 Dünya duarı için inşa edildi ve kısa süre içinde şehrin simgesi haline geldi. Ataomium’un da Eyfel Kulesi gibi yıkılması gerekiyordu ancak o kadar popüler hale geldi ki, kalıcı olarak kalmasını karar verildi.
Atomium’un içerisine girebilirsiniz ancak o tuzlu fiyata değecek bir deneyim yaşayacağınızı sanmıyorum. Dışarıdan yeterince tadını çıkarabileceğinizi düşünüyorum.
Umarım yazım sizin için keyifli ve verimli olmuştur. Ayağınıza taş değmesin, güzel yolculuklar diliyorum efenim!
Seyahatlerim hakkında daha fazla yazıya ulaşmak için buraya tıklayın.
Merak ettikleriniz ve sormak istedikleriniz yorum kısmına bırakabilirsiniz.
Yazar: Nursena Eryılmaz